"YÜKSEK VE SARP BİR KAYALIKTA, ANCAK İKİ AYAĞIMIN SIĞABİLECEĞİ, DAR BİR ÇIKINTIDA, DÖRT BİR YANIM UÇURUMLAR, OKYANUSLAR, SONSUZ BİR GECE, SONSUZ BİR YALNIZLIK VE HİÇ BİTMEYECEK BİR FIRTINAYLA SARILMIŞ DURUMDA YAŞAMAK ZORUNDA OLSAM VE BÜTÜN ÖMRÜMCE, BİN YIL BOYUNCA, HATTA SONSUZA KADAR O BİR KARIŞ TOPRAKTA DURMAM DA GEREKSE O ŞEKİLDE YAŞAMAK, ŞU ANDA BİR YARIM SAAT İÇİNDE ÖLECEK OLMAKTAN ÇOK DAHA İYİDİR. YETERKİ YAŞASINDI, SIRF YAŞASIN! NASIL OLURSA OLSUN, AMA YETERKİ YAŞASIN!"
11 Mayıs 2015 Pazartesi
BİR ÇAY HİKAYESİ
Ayrılmak üzere olan bir çiftin sonbaharın tüm griligini gösterdiği bir günde, yapraklarla kaplı bir cay bahçesinde içtikleri son cay masadadir.
Erkek masadan kalkmış, kapıya doğru ilerlemektedir
Kadın hala masada.
Ellerini bacaklarının üstünde birleştirmiş, usurcesine.
Başı önde, saçları yüzünü kapatmış.
Masada birisi bos, diğeri yarim iki cay bardağı.
Hafif hafif yağmur atistirmaya baslar.
Cay bardaklarindan süzülen bugularin yağmurla savaşı başlamıştır.
Yağan yagmurmudur yoksa huzunmu kimbilir.
İste böyledir cay.
Bazen mutluluğu haber verir, bazen mutsuz sonları.
Bazen de yeni başlangıçları...
Tanışırken de bir cay icelimmi dersin, ayrılırken de...
Düğünde de cay içilir, cenaze evinde de...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder