14 Aralık 2022 Çarşamba

Pamuk - Bir Hint Bülbülü Hikâyesi






Bir kış gününde nöbetteyken misafir oldun odama.
Hava soğuk ve yağışlıydı. Öte yandan da güneş açmıştı. Muhtemelen açık olan pencereden girmiştin içeriye. 
Dinlenme odamızın kanepesinin üstüne tünemiştin. 
Masum ve garip garip, bir o kadar da korkmuş bakıyordun etrafa. 
Yaklaşsam bile kaçacak ya dermanın yoktu ya da isteğin. Bir iki ufak kanat çırpması ve kaçış denemesinden sonra sana uygun ufak bir kutuya koymuştum. 
Kim bilir kimin evinden kaçıp gelmiştin yanıma. 
Gerçi en yakın ev bile nerden baksan 1 km mesafedeydi. 
O kadar mesafeyi uçup gelmen imkansız gibi gelmişti.  
Bilemedim nasıl ve nereden geldiğini. 
Çok da üstünde durmadım esasında. 
En nihayetinde Yaradanın hediyesidir dedik senden için. 
Adını kızım Elif Sude koydu. 
Pamuk olsun dedi, tıpkı tüylerin gibi bembeyaz ve tertemiz. 
Yanıma geldiğinde belki yavruydun. 
Miniciktin. Uçmayı bile beceremiyordun.
Evime getirdiğimde bile ürkektin. 
Belki bizden ürküyordun,
Belki de yabancısı olduğun bu hayattan. 
Sarı bir kafes aldık sana. 
Yem aldık, su koyduk. 
Zamanla alışmaya başladın bize. 
Ve Ailenin her bir bireyine. 
Oğlum büyümeye başladığında hep seni korkutup seninle oynamaya can atardı. 
İlk zamanlarki o ilk ötüşlerin çok komik gelirdi bana. 
Korna gibi değişik bir ötüşün vardı pamuk, belki de düdük gibi. 
Ama o narin sesine ve cıvıl cıvıl ötüşüne çok çabuk alıştık. 
Sen evin maskotuydun pamuk. 
Eve girdiğimizde senin ötüşün duyuluyorsa içimiz kıpır kıpır olur ve neşelenirdik. 
Kimi zaman seninle konuşur sohbet ederdik. 
Nasıl da geçti 4 sene değil mi pamuk? 
Çok da büyümedin aslında. 
Hayatın demir tellerden ibaret bir kafes olmamalıydı. Özgürce uçmak, dilediğin gibi dolaşmak senin de hakkın olmalıydı. 
Ama kıyamadım seni dışarı bırakmaya, 
Ya da ne olduğu belli olmayan bir evcil hayvan dükkanına. 
Zaman içerisinde bir eş bulalım istedim sana. 
Belki neşen daha iyi olur diye düşünerek. 
Ama buna fırsat bulamadık bir türlü.
Hayatın koşturmacasına kapılıp  gidiyoruz be Pamuk. Çok görme bize bu unutkanlığı.
Bu da bizim sana ayıbımız oldu pamuk. 
Sen bir hayvandan ziyade, ailenin bir bireyi gibi oldun. 
Kaç yıl neşemize, kederimize ortak oldun. 
Sen o kafesin içindeki minik bedende çarpan minik bir yürektin bizim için. 
Arada bir elime aldığım nadir zamanlarda o minicik yüreğinin kocaman kocaman çarpışını hiç unutmayacağım. 
Yaz gelip te güneşli havalarda keyifle şakımandan daha güzel bir şey varmıydı acaba.
Sana iyi bakabildik mi bilemiyorum. 
Ama elimizden geleni yaptığımıza inanıyorum pamuk. 
Keşke sana daha iyi bakabilseydik diyorum şimdi. 
Ama öte yandan ne kadar iyi bakarsak bakalım, hiç bir şey ecele mani değil ki! 
Zamanı gelen gider. 
Öyle değil mi Pamuk? 
Öyle değil mi ey tüm gidenler? 
Belli ki senin de bu dünyada zamanın doldu. Kızımın son çektiği videosuna bakıyorum da içim sızlıyor öylesine. 
Minicik bir kuş olmana rağmen, bizde büyük bir yerin varmış. Şimdi daha iyi anlıyorum. 
Bir Mart ayında geldin yanıma ve bir Aralık ayında bıraktın bizi. Gittiğin diyarlarda özgürce kanat çırparak mutlu olduğunu hayal ediyorum da içim neşeyle doluyor. O korna gibi düdük gibi ötüşün, keyifli anlarında bülbül gibi şakıyışın kulaklarımdan hiç silinmeyecek.