13 Eylül 2022 Salı

GÜZEL GÜNLERİN GÜN GEÇTİKÇE BULANIKLAŞMASI

 güzel günler deriz ya hep. 


nedir o güzel günler? 


güzel günler; hepimizin çocukken yaşadığı, en ufacık, minmacık sevgi kırıntıları dahi olsa akılda yer eden günlerdi. 


... ve sonra birdenbire büyüdük. zaman hiç geçmeyecek gibi düşünürken, zamanın yavaşlığından sıkılıp şikayet ederken bir de baktık ki zaman; görünmez kollarıyla sımsıkı sarmıştı etrafımızı. 


önceden her gün aynaya bakıp neden uzamıyor diye hayıflandığımız sakallarımız, şimdi göz açıp kapayıncaya kadar uzayıp gidiyor. nasıl ya diyoruz! daha dün traş olmuştum diye korkuyoruz zamandan. 


18 yaşıma gelsem de bir ehliyet alsam denilen günler geride kaldı. şimdi araba sürmekten bıkıyoruz. boşuna mı her yer otomatik vites araçla dolu. 



önceden birşeyden mutsuz olsak , üzülsek yanına gidince bizi teselli edecek birini bulurduk. adı belki anne olurdu, belki baba. belki de mahalledeki tonton bakkal amca. 


şimdilerde mutsuz olunca ise zamanın tozlarının kapladığı eski güzel günleri ısıtıp ısıtıp yiyoruz. 


ama yıllar geçtikçe, o güzel günler bile bulanıklaşıyor. sanki sen yaşamamışsın da bir başkasının hatıraları gibi gelmeye başlıyor. her gün biraz daha azını hatırlayabiliyorsun. çünkü zamanın tozları gittikçe silinmez bir hal almaya başlıyor. 


sonra diyorsun ki ben bugünü yaşayan ben miyim? 

yoksa o çok eski günlerdeki temiz saf kalpli minik çocuk muyum? 

hangisi benim? hangisi gerçekten ben? 


... ve yeteri kadar uzun bir zaman geçtikten sonra dönüp bir daha bakıyorsun eski günlerden kalanlara. sarılıp teselli bulmak için. 


eski, tozlu ve kırık bir camın arkasından bakar gibi busbulanık bir hale geliyor herşey. önceden her anını hatırladığın bir güzel yaşanmışlıktan şimdi sadece kırık camdan bakılan bir kare kalıyor. belki o bile kalmıyor. 


zaman öğütüyor hepimizi, görünmez dişlilerin arasında. 

 kimiz biz? 

bugünü yaşayan yıpranmış ve yorgun bir yürek mi yoksa yıllar önceki o masum çocuk mu?