"yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kara saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı."
"YÜKSEK VE SARP BİR KAYALIKTA, ANCAK İKİ AYAĞIMIN SIĞABİLECEĞİ, DAR BİR ÇIKINTIDA, DÖRT BİR YANIM UÇURUMLAR, OKYANUSLAR, SONSUZ BİR GECE, SONSUZ BİR YALNIZLIK VE HİÇ BİTMEYECEK BİR FIRTINAYLA SARILMIŞ DURUMDA YAŞAMAK ZORUNDA OLSAM VE BÜTÜN ÖMRÜMCE, BİN YIL BOYUNCA, HATTA SONSUZA KADAR O BİR KARIŞ TOPRAKTA DURMAM DA GEREKSE O ŞEKİLDE YAŞAMAK, ŞU ANDA BİR YARIM SAAT İÇİNDE ÖLECEK OLMAKTAN ÇOK DAHA İYİDİR. YETERKİ YAŞASINDI, SIRF YAŞASIN! NASIL OLURSA OLSUN, AMA YETERKİ YAŞASIN!"
"yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kara saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı."
para ile her şeye sahip olunacağı söylenir.
yiyecek satın alabilirsin, ama iştah satın alamazsın.
ılaç alırsın ama sağlık alamazsın.
bilgi alırsın ama bilgelik alamazsın.
gösteriş alırsın ama güzellik alamazsın.
eğlence alırsın ama neşe alamazsın.
tanıdık alırsın ama dost alamazsın.
hizmetçi alırsın ama sadakat alamazsın.
boş vakit alırsın ama huzur alamazsın.
para ile her şeyin kabuğunu alır ; hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın..
anne garbor
Yarın konuşuruz deme, konuşamazsın. Yarın gideriz deme, gidemezsin. Anamı babamı yarın ararım deme, arayamazsın. Uzun menzilli planlar yapar; falan işi yapacağım, falan dükkanı açacağım, falan evi alacağım deme, alamazsın. Yukarıdaki aldırmaz.
Asla unutma: Uğruna kılıçların çekilip kanların döküldüğü bu dünya, içine baykuşların yuva yaptığı yıkık bir harabeliktir. Daha fazlası değil.
Dilersen sarayda yaşa, dilersen 2+1 evde. Dilersen milyonlara takla attır, dilersen 30.000 lirayla geçin. Dilersen ordulara hükmet, dilersen kendine bile hükmedeme, hiç fark etmez. Bu dünyadaki yerin de yurdun da başından ayağına 2 metrekaredir. O da boyun uzunsa, değilse o da yok. Başına adının yazıldığı bir taş dikerlerse kendini şanslı say, nicelerine o da nasip olmadı.
Bu benim kardeşim, bu benim aşkım, bu benim dostum, bu benim evladım dediğin kişiler sen öldüğün vakit tabutunu kabristana haldır huldur götürecekler. Üzerine öyle bir toprak atacaklar ki makina bile bu kadar hızlı atamaz. Üzerine son kürek toprak atılmadan evvel, senin tepende dikilip iş, futbol, siyaset konuşmaya başlayacaklar. Yaşarken yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği insanlar bunu yapacak. Kazanmak için kendini yırttığın, belki nice haklara girdiğin malını mülkünü öyle bir paylaşacaklar ki vahşi doğa belgeselindeki sırtlanların antilop parçalaması yanında hafif kalır.
Unutma Ademoğlu:
Dünya bir hayaldir. Soluduğun hava, bastığın toprak, içtiğin su, yandığın ateş, hepsi bir hayaldir. Daim sanma. Her kim dalarsa bu hayale, elbet uyanacaktır bir gün. Hakikatin ırmağında herkes üryandır.
Baktığında sana gurur veren güzellik veya yakışıklılığın gidecek. 100 kilo yükün altına of demeden giren kasların eriyip kemiklerin zayıflayacak da belin bükülecek. İnci gibi parlayan o dişlerin çürüyecek, çakmak çakmak gözlerinin feri gidecek. Üst üste yığıp biriktirdiğin o malını bu dünyada bırakacak, tek başına ve 5 parasız o soğuk kabre gireceksin. Bunu hiç aklından çıkarma. Sultan kere sultan olsan kâr etmez!
Bu dünya öyle bir dünyadır ki yan odanda yeni doğan bir bebeğin ağlaması duyulur. O sırada da 50 metre ötedeki camiden bir merhumun sâlâsı okunur.
Öyleyse haydi:
Doğun, ölmek için!
Yapın, yıkılıp gitmesi için!
Biriktirin, geride bırakıp da terk etmek için!
-SON-
Matrix filminde Ajan Smith'in Neo'ya ısrarla sorduğu soru buydu işte.
Why Mr. Anderson? Why?
Belli ki Ajan Smith birşeyleri anlamak istiyordu. Makineleşmekten ziyade insan doğasının derinlerine inmek istiyordu.
İşte Iryna Zarutska katliamında da aynı soruyu kendi kendime sürekli olarak sormaktan kendimi alamıyorum. Bir insan nasıl bu kader vahşileşebilir? Neden?
Ama maalesef ki buna bir cevap bulamıyorum.
Herkes muhakkak ki kaderini yaşıyor. Buna itirazım yok.
Iryna Zarutska özelinde durum, insanın yüreğini yakıyor. Ailen Ukrayna'da savaşın içinde. Sen yabancı bir ülkede yaşamaya çabalıyorsun. Akşam işinden çıkmış eve giderken, hiç tanımadığın bir yaratık bir anda gelip boğazını kesiyor.
Iryna Zarutska'nın katiline bakışını ve sonrasında gözlerinden süzülen çaresiz bakışlarla karışık gözyaşlarını unutamıyorum.
Hiç kimse böyle bir ölümü haketmemeli.
Cinayetin sonrasında babasının asker olması nedeniyle cenazesine katılımı için ülkesinden izin alamaması ise başka bir acı.
Hayat herkese adil değil maalesef.
Hayatın içinde herkes insan değil maalesef.
İnsan görüntüsünde nice iblisler var aramızda.
Rabbim iyileri esirgesin.
Yıllar, ardı ardına durmaksızın gelip geçiyor.
Bir bakmışsın akşam, bir bakmışsın sabah.
Garip bir döngüde ilerliyor dünya.
Önceleri sürekli yazmak, çizmek ve kendini ifade etmek derdindeyken şimdi bir de bakıyorum ki ne kendini ifade etmek, ne yazmak ne de çizmek insanın içinden gelmiyor.
Susmak, en büyük erdem olmuş gözümde. Belki buna yaşlanmak diyorlar, belki de olgunlaşmak. Ama elde var olan esas husus ise umarsızca ve duraksızca susmak.
Nedeni nasılı çok mühim değil. Anlattıkça anlaşılmadığını fark ediyorsun. Ne kadar anlatırsan anlat, sanki bataklıkta çırpınır gibi hareket ettikçe daha derine battığını farkediyorsun.
Ve belki de bu durum anlatmayı daha da anlamsızlaştırıyor. Geride kocaman bir sessizlik kalıyor.
İçinde anlatılmamış, anlatılamamış neler neler barındıran kocaman bir sessizlik.
Bu sessizlikle beraber önceleri bir miktar huzur da beraberinde geliyor. Zannediyorsun ki bu huzur sürekli seninle kalacak. Oysa bir süre sonra o huzur da kendi yoluna gidiyor. Başbaşa kalıyorsun yalnızlığın ve kocaman suskunluğunla.
İşte böyle böyle azalarak bitip yiyecek hayat.
Ömrün son deminin tortularıdır belki de bu elde kalan.
Kim bilir...
Bazen hayat yorar insanı,
Şarkılar yorar,
Beklemek yorar,
Özlemek yorar,
Affetmek yorar,
Hoş görmek yorar,
Boş vermek bile yorar,
Ve insan susar,
Her şeye, herkese rağmen,
Elinden gelen tek şeyi yapar,
Bağıra bağıra susar.
Can Yücel
•"İnsan, yüreğinde bir boşluk ile dünyaya geliyor. Hiçbir şey kâfi gelmiyor; dünyaya dair ve dünyaya ait olan ne varsa doldurmuyor içini. Sonra sevdalar ile teselli buluyor ve fakat o da yetmiyor değil mi? Çünkü o boşluk, dünyaya ait değil.."
Arafta Yedi Gece, Cihan Çetinkaya
"Babam anneme çok küserdi, odasından çıkmazdı. Ben de ona çekmişim. Sonra anladım ki insan, gücünün yetmediği yerde küsüyor."