Anlaşılmaz zamanların ortasındayız.
Nereye dönsek ya da ne yapsak nafile.
Hayat akması gerektiği gibi akıyor.
Zaman değişiyor, insanlar değişeli ise çok oldu. Farkına geç vardım.
Babamı anlamaya başladığım çağdayım.
Neden hep kederli olduğunu anlamaya çalışırdım, çocukluk çağımda.
Çözüm bulmaya çalışırdım minik aklımın içinde.
Neden böyle gamlı ve üzgün diye.
İşe gidemediği günlerin akşamında mutsuz ve üzgün olurdu.
Ama işe gittiği ve akşam yorgun argın geldiği zamanlarda ise keyfi pek bir yerinde olurdu.
Mutlu olduğun günlerin akşamında güzel babam, sana şımarmaktan bir başka geçerdi zaman.
Rahmetliyi mutlu görmek beni de içten içe mutlu ederdi.
Şimdi şimdi anlıyorum belki de seni babam.
Evlatlarını daha doğrusu aileni mutlu edebildiğin kadar mutlu olmalısın bir baba olarak.
Evlatlarım da belki benim yaşıma geldiklerinde beni anlayacaklar. Belki... Belki de hiç anlamaya çaba bile göstermeyecekler.
Her halükarda canları sağolsun.
Olsun.
Varsın anlasınlar da ya da anlamasınlar zararı yok.
Baba olmanın kaderi böyle bir şey belki de...
Kocaman bir garip yalnızlığa mahkum olmak.
Hep güçlü olmak zorunda kalmak.
Dik durmak, evlatlarına dik durmayı öğrenebilmek.
Baba gibi baba olabilmek.
İşte en zoru da bu ya....