21 Şubat 2008 Perşembe

SOĞUKTAN DONAN KURT AYAKTA ÖLDÜ

























Önceki gece en düşük hava sıcaklığı gece sıfırın altında 9 derece ile Bayburt'ta ölçüldü. Bu fotoğraflar ise dondurucu gecenin sabahında çekildi.

19 Şubat 2008 Salı

15.02.2008 Cuma 22:40 YÜREK DÖKÜNTÜLERİ

Görünmez bir mezarlıktır zaman...
Şairler gezinir saf saf tenhalarında...
Zaman gömer gider bir şeyleri bir şeylere.
Geriye dönüp bakarsın birde
Nasıl geldiğini anlayamazsın o yollara...
Öyle bir şeydir işte o zaman.
Yitip giden bizmiyiz yoksa yıllarmı?
Yoksa farkına varamadığımız nice güzel baharlarmı?
Eskiden mi kar daha güzel yağardı yoksa şimdi mi ?
Yağmur yağardı sonra şimşek çakardı
Ve sonra Arap kızı camdan bakardı...
Artık Arap kızının camdan baktığını söyleyen tekerlemeler yok.
Artık Arap kızının yağmur yağarken camdan bakmasını google’a yazıp buluyor
Bizim miniklerimiz...
Eskiden birde çelik çomak oynanırdı değilmi ama...
Unutmadan miskette oynardık ya biz küçükken
Yani küçücükken...
Yani henüz büyümemiştik
Yani henüz bilmiyorduk büyüyünce yokolacağımızı...
Kaybolacağımızı, Yitirdiğimiz saflığımızın mezar aralarında....
Misket oynarken ütülünce mızıkçılık yapmak vardı birde.
Oyunbozanlıklarla kaybettiğimizi geriye kazanmanın safça ve bir o kadarda masumca çocukluğunu taşırdık üzerimizde....
Yani masumduk be...
Döverdik söverdikde yinede o eşşekoğlu eşek masumluğumuz vardı.
Yani çocuktuk be.
Dünya bizimdi sonuna kadar.
Yada gidebildiğimiz yere kadar.
Dünya küçüktü o zamanlar be ya.Şimdikinden çok be çok küçüktü hemde...
Şimdi yolların gidebildiği yere kadar gidiyoruz ya.
O zamanlar öyle değildi.
Minicikti mincicikti bizim dünyamız.
Ulusa yada Kızılaya kadar uzanan bize göre kocaman ; ama şimdi baktığımızda minicik bir dünya.
Ama içine dünyaları sığdırdığımız minicik bir dünya...
Minicik bir dünya...
Misketlerde , çelik çomaklardan, hırsız poliscilikten ibaret minicik bir dünya.
Oyunlarımızdaki en kötü adam sadece bir şeyleri çalmaya gelen hırsızdı.
O da zaten bir şeyleri çalamadan polis gelir yakalardı.
Yani bizim hırsızımız bile iyiydi be şimdiki hırsızlardan.
Yani köşe başında toz satanlardan tuta etini satanlar yoktu be bizim o minicik dünyamızda.
Yani o zamanlar güzeldi be şimdikinden kat be kat be.
En azından temiz bir dünyaydı be .
En kirlimiz sümüklü parmaklarını pantolonuna silen bir arkadaşımız olurdu.
He hehe düşünsenize en kirlimiz işte oydu.
Parmaklarına sümük bulaşmış bir çocuk.
Yani vesselam
BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA...
Yazacak çok şey var belki ama artık kalem bile yoruldu bu dünya karşısında.
Hakikaten sınav dünyasıymış ya sınav bizim birimle kaç saat sürüyor acaba burada?

6 Şubat 2008 Çarşamba

VE ARTIK YETİŞKİNİZ HEPİMİZ, YAŞASIN BÜYÜMÜŞLÜĞÜMÜZ!

Ankara’ya yaz geldi. Günler sıcacık ve güzel geçiyor. Bir o kadar da garip ve çabuk sanırım.
Çocukken bir gün ne kadar da uzun gelirdi bizlere değilmi? Akşam olurdu yorgun argın evimize zor girerdik, belkide girmek bile istemezdik. Sonra erkenden uyumak, o günün yorgunluğunu çıkarmaktı yaptığımız. Ama yinede günler sanki daha bir uzundu o zamanlar. Ömrümüzün şu günlerinde geçirdiğimiz günlerden daha bir uzun ve güzeldi. Yada bu duyguyu tek başına yaşayanlardan birimiyim ben acaba. Bir ihtimalde bu işte. Şimdilerde günler bir değişik, bir acaipleşmiş. Çocukluğumun Ankarası yok artık gibi geliyor bana. Sabah kalkar işe gidersin akşam olur eve gelirsin. Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete hesabı. Günlerimizi güzelleştiren şey, ara ara rutinliği bağrının orta yerinden vurarak yaptığımız kaçamaklar olsa gerektir belkide. Nerde hata , nerde yanlışlık diye sorgulamak sanırım bu noktada oldukça garip kaçar. Bir hata yok, bir gariplik var işin kötüsü. Ama bu garipliğin farkına varanlarda umursamaz bir şekilde. Nasılsa değişemeyecek bir garipliktir bu hayatın içinde. Kimilerinin dediği gibi hayatın gerçeği esasen budur da biz fark ettiğimizde bu gerçeği kabullenmektir bize acı ve zor gelen. Bu gerçeği belkide hiç sindiremeyecek olanlardan birisi de sanırım şu an bu yazıyı yazan kişi olarak ben oluyorum.



24.05.2006 tarihli kaleme aldığım bir yazıydı. Arşivde görünce bloguma eklemek istedim . Saygıyla...

5 Şubat 2008 Salı

4 Şubat 2008 Pazartesi

DEĞİRMEN BAŞINDA VURDULAR BENİ...

Değirmen Başında Vurdular Beni Vuy
Kirli Tütünlüğe (Oğul Oğul Oğul) Sardılar Beni

Vurma Ragıp Vurma Nar Danesiyem Vuy
Anamın Babamın (Oğul Oğul Oğul) Bir Danesiyem

Değirmen Başında Vuy Ana Tepem Vuy
Gaytan Bıyıhlaran (Oğul Oğul Oğul) Gül Suyi Serpem

Vurma Ragıp Vurma Nar Danesiyem Vuy
Anamın Babamın (Oğul Oğul Oğul) Bir Danesiyem

Atımı Bağladım Nar Ağacına Vuy
Perçemim Dolaştı (Oğul Oğul Oğul) Gül Ağacına

Vurma Ragıp Vurma Nar Danesiyem Vuy
Anamın Babamın (Oğul Oğul Oğul) Bir Danesiyem


Erzurum yöresine ait bir güzel türkü. Aysun Gültekin yorumuyla Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde yeralıyor bu güzel türkü. Dizi içerisinde türkünün çalınmasındaki zamanlama o kadar güzel ki , insanlar şimdi mp3 sitelerinde bu türküyü arıyorlar. Eğer sizde arıyorsanız ve bulamadınız ise Aysun Gültekin olarak taratın birde bakalım. Saygıyla...

1 Şubat 2008 Cuma

OLMAK YADA OLMAK...



































"Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol,
Her ne olursan ol,"

"Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol.."



Hz. MEVLANA