30 Kasım 2006 Perşembe

SENİ SEVİYORUM...

Seni Seviyorum
SENİ SEVİYORUM !
Sadece kim olduğun değil,
sen olduğun için ve seninle beraberken
kim olduğumu, benliğimi anladığım için.

SENİ SEVİYORUM !
Sadece kendine yaptıkların için değil,
bana kattığın güzellikler için.

SENİ SEVİYORUM !
İçimdeki çocuğu, saklı kalmış ben'i
yeryüzüne çıkardığın ve sana ihtiyacım olduğu her an
tüm duyarlılığınla yanı başımda olduğun için.

SENİ SEVİYORUM !
Elini kalbimin üzerinde hissettiğim zaman,
üzüntülerimi alıp, onların yerine
şimdiye kadar hiç kimsenin başaramadığı
o sıcaklığı, o içtenlik ışığını bana duyurmayı başardığın için.

SENİ SEVİYORUM !
Hayatımı kutsal bir sevgi tapınağına çevirdiğin
ve her günümü yaşam şenliğine,
unutulmayan şiirlere dönüştürdüğün için.

SENİ SEVİYORUM !
Çünkü sen, şimdiye kadar hiç başaramadığım şeyleri,
kendimle dost ve barışık olmayı ve
hiç bir zaman tadamadığım kadar mutlu olmamı sağlıyorsun.
Ve bütün bunları yalnızca sözlerinle,
dokunuşunla yada işaretle değil,
kendin olmakla yapıyorsun.

SENİ SEVİYORUM...

26 Kasım 2006 Pazar

AŞKA DAİR-I

AŞK 3 harfte dünyanın en ağır anlamını taşıyan derin bir kelime. herkesin kendi anlamını yüklediği, herkesin yeniden kendine göre yazdıgı çizdiği bir duygu, birkitap, bir resim, hayatın kendisi yani , hayatın özü. ne kadar zor bulur kimisi, kimisi ise ne kadar kolay bulup ne kadar çabuk kaybeder. bakış açınıza göre şekillenir aşk. hayata nasıl bakıyorsanız aşkınız da öyledir bir noktada. kiminde tutkuyla kiminde acıyla, kiminde de doyasıya...

Ne deli dolu duygudur AŞK. Şarkılar onun içindir , şiirler ona dair. ne konuşulsa bitmez aşk üstüne. aslında 3 harfli tek heceli bir kelimedir. ama o 3 harfin sırtında ne anlamlar saklıdır aslında. ne yürekler yanmıştır o 3 harfin hatrına. seven sevdasını yüklemiştir her daim o 3 harfin omuzlarına. dünyada varolan belki de en değişik duygudur aşk. birçok duygu vardı esasen. sevinirsiniz bir müddet sonra sevinciniz durulur biter. üzülürsünüz yine bir müddet sonra üzüntünüz geçer gider.öfkelenirsiniz yine zamanla öfkeniz geçer. ya AŞIK olursanız. AŞIK olursanız o ruh topyekun bir değişiklik içindedir. Farklı farklı duyguları sürekli yaşarsınız. Neler oluyor bana dersiniz kendi kendinize. Acı bile çekseniz umursamazsınız artık bu saatten sonra.Çünkü aşk gelmiştir bir kere. Anlık sevinçlerinizinde artık bir önemi kalmamıştır.Çünkü AŞK vardı artık. öfkelensenizde farketmez.AŞK hepsinden baskın çıkmaktadır.Uykularınız düzenini yitirir bir süre sonra. sürekli olarak beyninizde yüreğinizde tek duygu ve düşünce odaklanmaya başlar. "O" kelimesi sizin için artık herşeyden daha önem arzediyordur.Sabah uyandıgınızda hayattan nefret etmenize gerek yoktur. Aksine hayat daha güzel gelmeye başlar size. ilk defa kuşların ötüşlerine dikkat etmeye başlarsınız.Hayat bu kadar güzelmiydi dersiniz kendi kendinize.Bakkaldan alışveriş yaparken herkes sanki daha bir iyi gibi gelir size. herşeyde sanki bir başkalık vardır. oysa başkalık sadece sizdedir.AŞK size en güzel yönleriyle gelmiştir çünkü.Çepeçevre sarmıştır AŞk sizi kollarına amansızca.AŞKın en güzel hali de bu olsa gerektir.Sonsuza dek hep böyle kalmak istersiniz.Hep içinizde çırpınan o minicik kuş orda varolsun istersiniz.AŞk böyle bir duygudur işte...

BENİM ADIM AŞK

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar`dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...

Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim taç ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim`i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...

Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem`i.
İbrahim`in atıldığı kor benim...

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin`di.
Hat`rım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...

İlahimle Mevlana`yı döndürdüm.
Yunus`umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla`danım, hayır benim, şer benim...

Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim

BENİM ADIM AŞK
BENİM ADIM AŞK
BENİM ADIM AŞK

22 Kasım 2006 Çarşamba

22KASIM

Bugün herşey çok güzel oldu. Olması gerektiği gibi akmaya başladı hayat:) Yanımda sevgilim var.Gözlerimin içine bakıyor ve ikimizde hayata gülümsüyoruz. Çünkü hayat bize gülümsedi bir kere:)

20 Kasım 2006 Pazartesi

DÖNÜM NOKTASI

Bugün hayatımda bir dönüm noktasına daha geldim. Herşey bugünden sonra çok farklı olacak. Umuyorumki çok güzel olacak. Bugün herşey güzel olacak.Mermi gibi hızlı akıp giden zamanın karşısında bana düşen kaderimin bana gösterdiği güzellikleri yaşamak oluyor. Arada bir korkmuyorda değilim hani; herşey çok güzel giderken kötüye dönermi diyerek korkuyorum. Sonra kendi kendime diyorumki ; "ne zaman kadere hükmedebildikki, kul olarak bize düşen elimizden gelenin en iyisini yaptıktan sonra Hakkın teslimiyetine güvenmek değilmidir" Şuanda bunu yapıyorum. Hani eskilerin deyişiyle Gayret bizden, Tevik Allahtan durumu sözkonusu. Elimden geleni yaptığıma inanıyorum. Yüzümü kara çıkarmaz Yüce Yaradan bunu umuyorum.

Ankara bugün daha bir güzel sanki,
Ankara bugün daha bir farklı sanki,
Ankara bugün Ankara gibi değilde
sanki benim şahidim gibi.
Ankara sen şahit ol bana.
Sen bilirsin yalnız sokaklarında dolaştığım günleri...
Sen bilirsin ıssız gecelerinde
düşündüğüm , içlendiğim zamanları...
Ankara buna da sen şahit ol...
Göreceğini hiç ummuyordum mutlu günlerimi Ankara.
Buna da sen şahit olacaksın Ankara...
Yüzüm gülerek geçeceğim sokaklarından bu gece...
İçimde filizlenen o güzel umutla
birlikte yarından sonra herşey çok farklı olacak Ankara.
Sen şahit olacaksın buna Ankara...

KASIM

Bir teselli ver kırılan gururuma
Bir tebessüm et unutursun zamanla
Yine dalmışım aynada yüzüm ağlar
Yine dalmışım elimde fotoğraflar

Yine aylardan kasım
Sanki sende kaldı bir yarım
Her nefesim her anım
Sanadır canım

19 Kasım 2006 Pazar

MÜHÜRLÜ KADERİM...

Böyle mi geçer bu rüya
Çok mu sevdin kederleri
Hangi günahın bedelisin
Sen mühürlü kaderim
Hep mi cefa gördüğün reva
Yok mu sende hiç vefa
Yok mu sende hiç vefa

Mühürlü kaderim ben gibi erir misin
Mühürlü kaderim bir yol verir misin
Gün olur bu rüyadan ben de geçerim
O gün sen de bitersin
Eyvallah der o şarabı ben de içerim
O gün sen de bitersin
O gün sen de bitersin

Olmuyor ne yapsam olmuyor
Çok mu gördün hevesleri
Hasret senden yana
Sevda senden yana
Değişmedin kaderim
Hep mi hüsran Bana hep mi veda
Yok mu sende hiç deva

18 Kasım 2006 Cumartesi

ÜZÜNTÜLERE DAİR BİR KAÇ KELİME...

Hayattır bu bellimi olur ne olacağı? Bazen öyle durumlarla karşılarşırsınızki şaşar kalırsınız feleğin işlerine. İsyan edersiniz belki ; belki başka şeyler olur. İçiniz rıza göstermez çünkü o yaşadığınız durumlara. Hayatı tahmin edemezsiniz. Ne zaman neler olacağını Allahtan aşka kim bilebilir? Bize düşen yaşamak değilmidir? Bİzde yaşarız gideriz. Yarınları kafamızdan planlarız. Şöyle olsun yada böyle olsun. Bu olursa şunu yapacağım. Şu olursa bunu yapacağım şeklinde planlarınız akar gider beyninizden yüreğinizdeki derinlere doğru. Ama velakin gel görki kader herkes için ağlarını çok farklı örmüştür. Bir de bakarsınızki yarın olmuştur sizin planlarınızın çok ötesinde bir yere sürükleyip bırakmıştır hayat sizi. Nerdeydim nerelere geldim dersiniz. Şaşarsınız işbu gidişata. İşsizlikten kıvranırsınız. Son haddesine gelirsiniz belki sabrınızın. Yeter diye çığlıklarınızı duyan yine sadece siz ve Allahtan başkası değildir. Kendinizle dertleşmelerinizi Allaha sunarsınız. Allahım neden? sorgularınız başlar bir noktadan sonra. İsyandan öte bir durumdur bu. En güzel olanıda budur sanırsam. Sonsuz teslimiyet dedikleri Yaradana her işinde rıza göstermek dedikleri olayın Türkçe açılımıdır. Birde bakarsınız ki sonradan; hiç ummadığınız bir anda yepyeni tamda gönlünüze göre bir iş sahibi oluvermişsiniz. Şaşarsınız bir daha bu gidişata. Neden diye sorgulasanızda direkt anlamda bulabileceğiniz bir cevap yoktur. Neden sorgusunun cevabı belkide en güzel şu şekilde anlaşılabilir. Allahın işleri her zaman bizim bildiğimiz fizik kuralları ile açıklanamaz. Bu nedenle belkide metafizik olgusu vardır.Elmanın ağaçtan yere düşmesi Newtonun izah ettiği kanunla olur elbette. Ancak onu ağaçtan yere düşüren Hak; dilerseki Ağaçtan yere değilde uzaya da düşürebilir. Fiziğe bu noktada çok güvenmemenizi tavsiye ederim. Nitekim hayatın bir çok aşamasınd ; bir çokşey fizik kurallarına terstir. Hayatı görebildiğiniz her ölçüden değerlendirmek gerekir bazen. Hakkımızda hayır görünen şeylerde şer; yada tam tersi şer görünen şeylerde de hayır vardır. Bize düşen teslimiyetten başka şey değildir vesselam. Kaderimizi değiştireceğimiz değil ancak ve ancak minik yönler verebileceğimiz bir cüzi irade vardır Haktan bize bahşedilen. Bize düşen boyun eğmek rıza göstermek. Bende dahil hepimiz bunu sıkça unutuyoruz biliyorum. Burası dileklerimizin gerçek olduğu bir Cennet değil; SINAVLARA TABİ OLDUĞUMUZ BİR DÜNYA ancak. Sİze değil kendime hatırlatmadır burda yazdıklarım. Son zamanlarda kendimi birşey zannederek unutuyorum her nedense. Kusurum varsa affola dileklerimle. Saygılar...

MELANKOLİ

Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır
Bütün ömrüm beynimde
Acı bir tortusu kalır
Anlayamam kederimi
Bir ateş yakar tenimi
İçim dar bulur yerini
Gönlüm dağlarda dolanır

Ne bir dost ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankoli
Ne kış ne yazı isterim
Ne bir dost yüzü isterim
Hafif bir sızı isterim
Agrılar sancılar gelir

Yanıma düşer kollarım
Görünmez olur yollarım
Hem sevgini hem elleri
Önüme ölüm serilir

Ne bir dost ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankoli...

GAYBA DAİR

Elimizde Hakkın bize nasip ettiği bir cüzi irademiz var.Kimi zaman büyük değişikliklerle kaderimizi yaşayıp gidiyoruz. Genel anlamda ise hayat akması gereken şekliyle akıp gidiyor. Biz modern çağın insanları ; hayatın bu doğal akışına ise rutinlik yada monotonluk diyoruz.Sürekli farklı şeyler, değişik heyecanlar arıyoruz ömrümüzün her bir gününde. İnsan bu, kabına sığamayan bir varlık. Yaratılışımız bu yönde. Hiç kaderinizin oldukça hızlı akıp gittiğini hissettiğiniz oldumu? iyi yada kötü yönde olabilir bu. Ben hissediyorum.Kaderim benden daha hızlıca akıp gidiyor. Güzel şeyler oluyor hayatımda. Herşey olması gereken güzelliğinde cereyan ediyor.İçin için seviniyorum. Bazen hüzünler de varolmuyor değil içimde biryerlerde. Yürek yaraları dediğimiz olgu bu sanırım işte. Hayatı yarılamışken güzel şeyler olması insanı sevindiriyor.Çocuk gibi oluyor insan bir noktaya gelince. Aynı öyleyim. Hep güzel akmasını diliyorum hayatın. Benim için, senin için , bizim için, herkes için...

KADERİN SERPİNTİLERİ

Hayatın içine serpilmiş kendi kader oyunumuzda üzerimize düşen rolü en iyi şekilde oynamaya çalışıyoruz. Roller içilmiş, sahne hazır, kimimiz figüranız, kimimiz başrol oyuncusu belkide. Üzerimize düşeni en iyi şekilde yapıyoruz değilmi ama... En büyük perdede en güzel oyunu oynuyoruz değilmi.Hayat Oyunu....
Çevremizdeki herkesin bir rolü var bu oyunda. Kimisi anne,baba, eş , çocuk, komşu, akrab şeklinde görünüyor ya gözümüze.Kimisi bir başka farklı şekilde. Ama sonuçta bu koskoca perdenin olduğu gerçeğini değiştirmiyor değilmi...
En iyi oyunumuz; ilk ve son oyunumuz bu değilmi? Yaşam oyunu.Allahın koyduğu kurallar çerçevesinde en iyi oyunculuğumuz çıkarığ gideceğiz perde kapanınca bu sahneden.Acılar, üzüntülerle , sevinçlerle dolu koskoca bir sahne.Anlamak, yaşamak , sorgulamak ; bu üçünü içeren bir olguyu yaşayacağız bir ömür boyunca. Güzel insan kriterine uygun yaşamak değilmi esas olan. Esas olan insan olmak değilmi bu bağlamda? İnsan olmak yada insan olabilmek; yada insanca yaşayabilmek...

14 Kasım 2006 Salı

14KASIM - GÜN AKŞAM OLDU

Günlerden 14 Kasım.Gün yine kendini gecenin ellerine teslim etti. Su gibi geçen dakikalar , saatlerden sonra yine akşam vaktidir.Şehre bir baktımda eve doğru ilerlerken ; İnsanlar akması gerektiği şekilde akıyor.Güzel bir lokantada karnımı doyurdum akşamın ilk vakitlerinde. İnsanlara şöyle bir baktım. Birçoğu mutlu görünüyordu lokantadakilerin. Sonrasında dışarı çıktık.Yolda yürürken gelip geçenleri yüzüne kısmende olsa dikkat edebildim. Yüzlerde genel bir mutluluk havası gözleniyordu. Sonra ilerlerken koltuk değnekleri ile ilerlemeye çalışan bir yaşlı adam dikkatimi çekti.Yanımdan geçerken içimden bir ses dur ve ona cebinden biraz para çıkar ve ver dedi.Sonra içimdeki diğer ses boşver dedi.Gerçekten ihtiyacı olup olmadığını bilmiyorsun.Ya Sahtekarsa dedi. İçimden geçen o ikinci sesi o an dinlemek mantıklı gözüktü.Umarsızca ilerledim amcanın yanından geçtim gittim. O da bende karanlığın içinde iki farklı yönde kaybolduk gittik. Sonrasında aklıma takıldı.Ya gerçekten ihtiyacı olan birisi ise? Her zaman olasılıklar canımı sıkmış, "Ya öyleyse" cümleleri moralimi bozmuştur. Şimdi de aynısı oluyor nitekim. Ya gerçekten ihtiyacı olan birisi ise o yaşlı amca? Ya benim umursamazlığım o amcanın kaderini etkiliyorsa ? Bu sorular için için canımı sıkmaya yetti akşamın ilerleyen dakikalarında. Kendi kendime dedimki "Karnın tok sırtın pek. Kimin derdi senin ne umrunda olurki" Nitekim o amcanın yanından geçerken belkide bu şekilde davrandım. Keşke farklı davransaydım dedim işte şimdiki gibi. Sahtekarda olsa o amca; ben ona yapacağım miniciki bir iyilik için kaybeden taraf olmayacaktım. Bunu düşündüm. Yapacağım minicik bir iyilikten ne zarar görürdümki. Ama ondan bu iyiliği esirgemiş olmakla kendime kızdım ve bir o kadarda canım sıkıldı.Günlük hayatımızda bir çoğumuzun davrandığı gibi davrandım bende o an sanırım.Hayatın akışına biraz fazla daldığımız zamanlarda birçok şeyi düşünmeyi erteliyoruz. Peki hayatın içinde yaşadıklarımız şeyler; aslında o ertelediğimiz düşünceleri ertelememize değiyormu? Asıl sorun bence budur ; bu bağlamda. Materyallere gömülü kaldığımız bu hayatın içinde esas olarak bizce önemli olan şey neler olmalı? Materyallermi Duygularmı? Bizi insan yapan şey madde mi yoksa ruhmu? Doğru cevabı hepimiz biliyoruz. Ama esas sorun doğru cevabı uygulamaktan birçoğumuz kaçınıyoruz. İyi geceler Ankara...

12 Kasım 2006 Pazar

GİDENLERE...



























Her bir kişi gittiğinde bu dünyadan neden bilmiyorum içim garip oluyor.Anlamsız bir keder kaplıyor içimi. Gideni tanımam , tanımamam yadsa sevip sevmemem bu noktada pek mühim değil. Mühim olan "gidenin gitmiş olması" sanırım. En son Karaoğlan namı ile Bülent Ecevitin gidişine tanık olduk hep birlikte. Bir devre imzasını atmış bir siyaset adamını yolladık. Bir büyüğümün dediği gibi "Gelin girmedik ev olurda ölüm girmedik ev olmaz"mış. Aynen öyle oluyor. Ölüm amansız , birçoklarına görede aniden kapıyı çalıyor. Her bir kişi gittiğinde öteki tarafa yaşlandığımı biraz daha fazlası ile hissediyorum.Eee ölüm bu.Uyudun uyanamadın olacak.Bir namazlık saltanatın olacak taht misali musalla taşında. Şairin deyişi ile de ölüm bu şekilde. Ecevite Allah rahmet eylesin ve Allah taksiratını affeylesin diyelim.İyi yada kötü hesaplarını vereceği yere gitti. Hepimizde bir gün sıramız gelince gideceğiz. Rahmetliye dair çok fazla hatıram yoktur. Ama büyüklerimin onu iyi ve kötü olarak hatırlayacakları birçokşey vardır geçmişte. Annemin tüp kuyruklarında , yağ kuyruklarında beklemeleri gibi... Yada 1974 Kıbrıs harekatı gibi. Neyse ; aldığım terbiyeye göre iyide olsa kötüde olsa ölenin arkasında konuşmak pek hoş değildir. Bize düşen şey iyi hatırlamak olsa gerektir. Saygıyla...

GECE OLUNCA

Yine gün geceye kavuştu her zaman olduğu gibi, yada herzaman olması gerektiği gibi. Şehir yine bir korkunç karanlığa gömüldü. Hani bir sms vardır ya eski zamanlardan aklımda kalmıştır. Şuan dünya üzerinde her 100 kişiden 50si uyuyor , 40ı çalışıyor şeklinde başlayıp devam ederdi. Evet şuanda ona benzer bir durum yaşanıyor. Dünya üzerinde herkes birşeyler yapıyor.Birileri uyuyor, birileri çalışıyor, birileri birşeyler yapıyor. Herkes için hayat bir şekilde akıp geçiyor. Ama birisi varki durup dinlenmeden bu hayatı anlamaya çalışıyor.Neden diye sormaktan asla kendini alamıyor.Günler su gibi akıp geçiyor. Geceler olunca zaman , kendini bulmaya başlıyor belkide. Şehrin sessizliğinde geceler anlam buluyor belkide. İnsanlar koşturuyor bir şekilde, nereye gittiklerini bile bilmeden. Hayatın akışında çaresiz tomruk parçaları gibi akıp gidiyoruz bir yerlere. Kaderimizi yaşıyoruz bir şekilde.Cüzi irademizle kendimizce şekillendirmeye çalışarak.Gece olunca insan düşünmeye çokça fırsat buluyor.Materyallerin dünyasında buna çok fırsat kalmıyor belkide bu nedenle olsa gerektir. Siz yinede fazla düşünmeyin dostlar. Düşünmek güzel şeylere gebe olsada size çokça şeyler kazandırsa da kimi zamanda çokça şeyleri alıp götürüyor ; siz farkına bile varmadan...

11 Kasım 2006 Cumartesi

YAKINDA...

Yakında uzun sayılabilecek bir ara vermeyi düşünüyorum web bloglarıma. Artık yazmaktan ziyade kendimin sesini dinlemek istiyorum. İşlerim bitince gelir yine karalarım buraya inşallah birşeyler ,kendimce. Henüz veda vakti değil ama içimden geldi yazmak istedim :)

BİR GÜZEL SÖZ DAHA

Gün içinde bir büyüğümden duyduğum bir sözdü. Beni çok etkiledi ve paylaşmak istedim. Eskiler ne derin söylemişler...

"Gelin girmedik ev olurda, ölüm girmedik ev olmaz..."

ÖYLESİNE İŞTE...

Bugün anlamsız birkaç cümle yazmak istedim bloga. aslında yazacak çokşey var aklımda ama birazda kendime saklamak istedim düşüncelerimi. Güzel bir Kasım akşamı bugün Ankarada. Hayat güzel, insanlar akıp gidiyor... Dünya güzel , yaşamak güzel, bir de hasretler olmasa...

9 Kasım 2006 Perşembe

BİR SÖZ...

Kan ve kemik tüm insanlarda vardır;
Önemli olan yürek ve niyettir, niyet...

BİRAZCIK NOSTALJİ

Oldum olası Nostalji dedikleri şeye tutkum vardır. Hayatın güzel yanlarının geçmişte kalmasından ileri geliyor belkide bu tutkum kimbilir. Eskilerde birşeyler belkide şimdilerden çok daha değişik güzellikte , yaşanması gereken güzelliğinde yaşanıyordu. Ondan dolayı hep eskiye , yaşayamadığım o yıllara karşı derin bir özlem beslerim içimde. O özleme dair bir pps sunumu geçti elime. Paylaşmak istedim. Eskileri irdeleyen bir güzel sunu. Saygıyla...



HAYATIN İÇİNDEN

BİR NASİHAT...

Almitra sözü aldı ve sordu:
- Peki üstad; evlilik nedir?
Cevap soyle geldi:
-Siz birliktelik için doğmuşsunuz.Ölüm meleğinin beyaz kanatları sizi ayırana kadar ayrılmayacaksınız. Allahın sessiz tanıklığında bile beraber olacaksınız. Ama birlikteliginizde mesafeler bırakın; bırakın ki, cennetin rüzgarları aranızda dansedebilsin... birbirinizi sevin ama, ask tutsaklıgı istemeyin.. bırakın aşk, ruhunuzun kıyılarına vuran dalgalar gibi olsun... birbirinizin bardagını doldurun ama aynı bardaktan icmeyin; ekmeginizden verin birinize ama aynı somundan ısırmayın... birlikte sarkı söyleyin;lakin birbirinizi yalnız bırakmayı da bilin.Sazın telleri de yalnızdır ve armoni icinde aynı melodiyi seslendirir... birbirinize kalbinizi verin ama karsılıklı kilitleyip saklamak icin degil! sadece hayatın eli o kalbi saklar! birlikte durun, ama yapısmayın, tapınakların sütunlari da bitisik degildir! ve unutmayın ; mese ile cınar birbirlerinin golgesinde buyumezler...

5 Kasım 2006 Pazar

AKIP GİDERKEN YAŞAMI TUTABİLMEK

















Kış geldi ya memlekete; ayrı bir hüzün tufanı bastırdı bende gidiyor.İçinde kış mevsimi geçen filmleri izliyorum. İçim daha bir garip oluyor. Belkide bugüne kadar bana hüzün veren şeyleri hep kış aylarında yaşadığım içindir kimbilir. Her mevsimin ayrı bir yeri vardır ya işte birazda öyle sanırım.Kış gelir bana da ayrıca bir hüzün çöreklenir; belki nedenli belkide nedensiz yere. Ancak bu kışın hayatımda ayrı bir önemi olacak. Bu kış çok değişik olacak benim için. Hayatımda hüzünleri geride bırakacağım bir kış olacak.Kardelenin karı delip güneşe gülümsemesi gibi bende hayata gülünseyeceğim yeniden. Bir yeni başlangıç olacak bu kış benim için. Herşey kara gömülürken ben kardelen misali çıkacağım hüzünlerimin beni bıraktığı yerden. Güneşe doğru döneceğim yüzümü. Ve gülümseyeceğim içimden gerçekten gelerek, sahte gülümsemeler olmadan. Ve kış bitip bahar geldiğinde memleketime; benimde ömrüme bahar gelmiş olacak. İlk defa değişik bir bahar olacak ömrümde. İLk defa sabah uyanırken gülümseyeceğim güneşe. Yaşadığım anların tadına varacağım belkide. Bu kış ; herkes uykuya hazırlanıyorken ben tam aksine uyanıyor olacağım. Bu kış çok farklı olacak. Ömrümde hiç olmadığı kadar farklı...

KIŞ GELDİ...






















Güzel Yurduma kış geldi.Karlar dökülmeye başladı dün akşam itibarı ile yollarda yürüyen sevgililerin üzerine.Camdan bir baktımda "Geçen gün ömürden" sözüne hak verdim.Bu gördüğüm kaçıncı kıştı kimbilir. Yada daha kaç kış görebileceğim dedim kendi kendime.Eeee ömür bu. Nedirki ömür dedikleri şey? Biraz hüzün, biraz sevinç, biraz neşe , biraz keder.Sonrasında bir de bakmışsın gelmişiz ömrün sonbaharına.Bir bir dökülmeye başlamış ömrümüzün elimizde kalan yaprakları sırası ile. Sonrasında kış gelmeye başlar ömrümüzün bitişine yakın zamanda. Önce sonbahar yağmurları süsler kalan ömrümüzün üzerini. Sonrasında bir akşam ansızın karlar düşmeye başlar biten ömrümüzün üzerine. Bir hayat daha geride kalır sessiz ve bir o kadar umarsızca... Hayat yine olanca hızı ile akar öte yandan. Kışların geldiği , karların üzerini örttüğü ömür sizin ömrünüzdür sadece. Birileri biryerlerde belkide ömrünün henüz baharını yaşıyordur kimbilir. Sizin için Gelmeyecek baharları anlatır o karların düştüğü vakitler. Mevsimler devran eder döner ya bir yandan. Bu kışın bir baharı yoktur ama tek fark olarak. Bu kış son kıştır ömrümüzün sonunda yakın.Karlara gömülen gözler bir daha baharı görmeyecektir.Sonrasında derin bir suskunluk başlar, ve suskunluk kadar derin olan yalnızlık...

KADINLAR GİTTİĞİNDE...

Güzeller .... Bekir Coşkun'un çok kısa bir zaman önce vefat eden
Güzin abladan etkilenerek yazdığı 20.Temmuz.2006 tarihli Onuncu Köy
köşesinde yazdığı yazı..Katılmamak elde değil...


KADINLAR GİTTİĞİNDE .....

KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinden ' Yetim -Öksüz ' kalanlar çok olur.....
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler,özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.....
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim
kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların. Sıksık boynun büker '' Sarıkız ''.O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlamaz krom hac tasının. Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz .....
Bir kadın gittiğinde .....
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında;bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci....
Bir ANNE gider.....
Bir DOST.....
Bir ARKADAŞ.....
Bir SEVGİLİ.....
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.....
Hep böyle olur bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar,yakınmalar, dualar yetim kalır. Kapı eşiğindeki '' Dikkat et ... '' duyulmaz, annesi gitmiştir ''geç kalma '' nın.
KADINLAR, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.Ve bir kadın gittiğinde pek çok yetim bırakmıştır arkasında ..........

3 Kasım 2006 Cuma

HAYATA DAİR SÖYLEMLER...

Hep sözlerime Hayat ne garip değilmi diyerek başlamışımdır çoğu zaman. Laf olsun diye değilde gerçekten hayatı garip bulduğumu bilenler bilirler. Sanki bir Matrixin içinde tutsak kalmış Neo gibi kendimi görmemden kaynaklıdır belkide. Bu nedenle sanalda nickim "matrixx"tir.matrix bir bilinmeyen , çözümsüz noktayı ifade ederken diğer "x" ise bendeki bilinmezliği ifade maksadını taşır.Son günlerde bu bilinmezlik belkide değişik bir boyut aldı kimbilir. Bakıyorum şöyle bir hayatın akışına da hayat günden güne daha bir garipleşiyor. Zaten oldum olası hayatın akış hızına ayak uyduramamışımdır. Ya geride kalırım hayattan, yada çok ileri giderim. Aynı dengede yürüdüğüm zamanlar oldukça nadirdir. Son zamanlarda hayata yine eleştirel bir bakış açısı getirdiğimde gördüğüm tek şey ise kocaman bir kokuşmuşluk oluyor. İnsanlara neler oluyor cümlesini kendime sormadan duramıyorum. Son günlerin oldukça popüler ve bir o kadar da can yakıcı bir haberi ister istemez benimde kafamı kurcalıyor. 17aylık bir bebeğe tecavüz haberi. Bunu yapanları ise değil insan yada hayvan olarak sınıflandırmak ; varlıkların en aşalığı olarak görüyorum hepiniz gibi. Amiyane deyişle "İnsanoğlu bu.Kimi zaman yaratılanların en şereflisi, kimi zamanda en şerefsizi.Peygamber de insandan çıkıyor pezevenkte!" Neden bu kadar gariptir bu insanoğlu? Neden bir yönüyle bu kadar iyiyken diğer yönüyle bu kadar çirkinleşebiliyor bilemiyorum. Anlayamıyorum. İçim acıyor sadece bazı zamanlar hayata bu şekilde acı yönleriyle bakarken. Görmezden gel derseniz üzgünüm varlığımın başlangıcından beridir birşeyleri asla görmezden gelemedim. Görerek acı çekmeme rağmen. Allah sonumuzu hayır etsin... saygıyla...