16 Mart 2006 Perşembe

HAYAT GENELDE, HÜZÜN DEMEKMİŞ...















Kimileri bir parça ekmek için uğraşırken , kimileri binlerce ekmek parasıyla neler yaparlar neler... Hayat böyledir çoğu zaman, genelde... Yada hayatın kaidesidir u. Kim bilir, kimbilebilir... Yaşamak için çırpınmak lazım gelir bazen...

Yüzme bilmeden suya dalmak gibi birşeydir hayat, nefesinizin kesilmeye başladığı anda çırpınmaya başlarsınız. O çırpınmalarla belki hayatta kalırsınız , belki de o çırpınmalar hiçbir işe yaramaz. Çırpındığınızla kalırsınız. Sonuç ne olursa olsun ama çırpınmaya değer yinede... Hayatın adı budur.Yaşamak kadar eşanlamlı olan bir kelime varsa her halde o da çabalamaktır. Ne için çabalamak yada niye çabalamak sorularına verdiğiniz cevaplar olumsuz bile olsa çabalamak gerekir... Hedef kutsalsa çabalamalısınız. Bu güzel hayvanda çabalıyor, nereye kadar çırpınacağını bile bilemeden. Hayat biraz da bilinmezlik değilmiydi oysaki? Biraz hüzün , biraz bilinmezlik ve bolca da yalnızlık demek hayat bir başka sözlüğe görede... Biraz klasik olmuş bir tabir vardır. Çok da doğrudur: "İnsan; yalnız doğar, yalnız yaşar ve yalnız ölür.."

7 Mart 2006 Salı

HAYAT HÜZÜN DEMEK ÇOĞU ZAMAN...

SON KURŞUN

Son kurşunu yediği zaman insan nasıl kalır ayakta? Hele de kurşunu yediği yer alnının tam ortasıysa... Son kurşun namludan çıktı. Kalamayacağım ayakta biliyorum. Ama bekliyorum, neyi beklediğimi bilmeden... Beklemek zor , beklemek hüzünlü...

5 Mart 2006 Pazar

GÜN UZAR, YÜZYIL OLUR...

Cengiz Aytmatov`un ödül kazanmış, bence harika bir romanı. Orta Asya bozkırlarında geçen bir avuç insanın ömrünün hikayesi. Gayet yalın , gayet doğal, hayat kadar içten , hayat kadara gerçek yazılmış bir roman. Şu an tam hatırlamıyorum gerçekten yaşanmışmıydı o romanda yazılanlar ama gerçekçi bir dille eserin ortaya çıkarıldığı aşikar sanırım.Gecenin bir yarısı, hatta gece sabaha merdiven dayamış bir halde iken nerden aklıma geldi çattı derseniz gariptir. Bu romandan çok romanın adı aklımda yer etmiştir. Roman isminden çok özlü bir söz gibi geliyor bana sanırım. GÜN UZAR YÜZYIL OLUR. Değişik şeyler oluşuyor bu cümle aklıma gelince. İlk aklım gelense Acı çekilen zamanlar oluyor.İnsan acı çekerken nasıl da zaman geçmez bilmez değilmi? Zaman lastik gibi olur acılı iken , dertli iken.SAniyeler dakikalar gibidir, dakikalar ise saatler gibi. Belki Cengiz Aytmatov da romanına bu ismi layık görürken benzer düşünceler içindeydi. Kimbilir...

Gün uzar, yüzyıl olur. Orta Asya bozkırlarındaki o insanların hatalarındaki kesitlerde de böyledir. Romanın her bir sayfasında gezinirken neden bilmem içimde hüzün oldugunu hatırlıyorum. Romanın genel havasındanmıdır yoksa benim hüzün kokan düşüncelerimdenmidir henüz ayrımını yapmış değilim. Gün uzar, yüzyıl olur. Bu cümle aklıma gelince, beynimde depreşen bir başka düşünce ise "beklemek" ile ilgili olanı. Beklemek ne zordur değilmi ama . Beklediğiniz anları hatırlayın. Dakikalar saat gibi büyür beyninizde. Bir otobüs beklersiniz 5 dakika gecikse o gecikme zamanı olan 5 dakika size belki asır gibi gelir.Bir yakınınız ameliyata alınır mesela. toplamda 2saat sürecek o ameliyatın her bir dakikası sizin için yüzyıl gibi değilmidir. Gün uzar, yüzyıl olur. Acı çekiyorsunuz. Yeniden acıya dönelim. Biryeriniz ağrıyor. Acı çektiğiniz dakikalar size nasılda geçmek bilmez. Sanki yüzyıllardır acı çekiyor gibisinizdir. Sorsalar bu acıya dayanılırmı deseler dayanılmaz dersiniz.

İşte sizin için gün uzar, yüzyıl olur cümlesi o anlarda çok gerçekçidir ve bir o kadar doğrudur. Gün uzar, yüzyıl olur. Acılar, sıkıntılar , dertler, hüzünler , çileler... sıralayabildiğiniz kadar sıralayın.Hepsinin varlığında GÜN UZAR, YÜZYIL OLUR insan için. Çekilmesi zordur.Ondandır bu cümlenin gizemi benim içimde. Zor anlarda zaman işte böyle acımasızlaşır.Oysa tam tersi sevinçli mutlu anlar sanki birer saniye gibi geçip gidiyormuş gibi gelir insana.Mutluluklar rüzgar gibi gelir sanki insan için. Ansızın gelip geçen... İnsan hep böyle hatırlar mutlu olduğu anları.Sanki bir yaz yağmuru gibidir mutluluk; apansızca bastırıp sonra aniden çekip giden. Beynimizin içinde hep böyle tasavvur ederiz mutluluğu.Kimbilir belki de hakikaten böyle birşeydir mutluluk.Rüzgar yada yaz yağmuruna benzer birşeydir.Bu noktada zaman izafidir sözüne güvenmek lazım gelir sanıyorum.Zaman hakikaten izafidir çünkü.


Einstein ispat etmemiş olsaydı bile ,yaşadıklarımızdan zamanın ne kadar izafi bir kavram olduğunu çok iyi anlıyoruz sanırım hepimiz. Mutlu olduğumuz anların değerini bilmek önemli bu noktada artık. o elimizdeki mutluluga hangi zorluklarla kavuştugumuzu unutmamalıyız.O anın değerini korumak hep sürekli kılmak için bunu yapmak , başarmak zorundalığımız var hepimizin.İnsan çoğu zaman çoğu şeyin değerini bilemiyor.Hayatın , sağlıgın, başarının , zenginligin , sevginin vs vs birçok şeyin değerini elimizden kayıp gittiği zamanlarda kavrayabiliyoruz. Elimizden kayıp gitmeden anlamak gerekiyor. Onun hakkını verebilmek için daha bilinçli yaşamak gerekiyor mutlulugu. Aksi halde geriye bir tek şey kalıyor. Sadece pişmanlıklar ve üzüntüler. Kendimizi üzüntünün ellerine bırakmamak, en azından teslim olmamak lazım. Hayat zaten başlı başına bu şekilde bir çaba değilmi? Yoksa bize hayattan geriye kalan tek cümle olur: GÜN UZAR, YÜZYIL OLUR...

GÖZÜME HÜZÜN KAÇTI


Hüzün hayatın taa içinde, belki de hayatın ta kendisi... Hiç ummadığınız bir anda duyarsınız hüznün nefesini ense kökünüzde...

HAYAT

Sıkıcı geçen günün sıkıcı geçen gecesi...
Her gece mutlaka sabah oluyor biliyorum ama buna ragmen artık geceler sıkıcı geçiyor ve bitmek bilmiyor....